Geleneksel Türk El Sanatları
 

Geleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur.

Geleneksel Türk El Sanatları ya da halk sanatlarını; halıcılık, kilimcilik, cicim, zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlekçilik, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliğioymacılığı, takı ve süs taşları işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği,keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap işçiliği, arabacılık, vb. sıralayabiliriz.Geleneksel el sanatlarımızdan dokumaların hammaddeleri yün, tiftik, pamuk, kıl, ipek den sağlanmaktadır. Eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya sadece elyafı birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe, kolon­lar vb.dir.

Dokumalar hammaddelerine göre; 1 - Bitkisel lifler (keten, ipek, pamuk vb.) 2 - Hayvansal lifler (yün, kıl, ipek) olarak ayrılabildiği gibi tür olarak da; 1 - Kirkitli (halı, kilim, cicim, sili "zili", sumak, kolon vb.) 2 - Mekikli (kumaşlar) dokumalar şek­linde sınıflandırılabilir.

El dokumacılığında lifler çeşitli aletlerle birbirinden ayrılır, tarakta düzeltilir, iğ, öreke, kirman vb. aletlerle ip haline getirilir, çıkrık, dolap vb. aletlerle bükülür. Çile, kelep haline getirilen ipler değişik yöntemlerle boyanarak kullanılır duruma getirilir. Dokuma tekniklerine göre değişik tezgahlarda dokunur.

İp haline getirilmeden makinede attırılarak bir bez ya da hasır üzerine serpiştirilip, ıslatılıp, sıkıştırılarak sarıldıktan sonra "tepme" yoluyla şekillendirilen keçe, rutu­betli ve sıcak bir ortamda pişirilerek kullanılır hale getirilir. Çeşitli şekillerde renk­lendirilerek günümüzde az da olsa kullanılan keçeler; çoban kepeneği, yer döşe­mesi, sedir, divan üzerinde örtü, semer yapımında kullanılmaktadır.

Örtünmek ve giyinmek gibi ihtiyaçlardan doğan kumaş dokumacılığı süslemeyi de doğurduğu için boyama ve desenleme işlemlerini ortaya çıkarmaktadır. İnce dokumacılık denilen iş kolunun ürünleri kumaşlar; hem ev tezgahlarında, hem de dokumacı esnafının loncaları içinde üretilmektedir. İpekli, yünlü, pamuklu veya ipek­pamuk, ipek-yün karışımı kumaşlar, düz kumaşlar; atlas, canfes, kadife, kutnu, montin gibi ipekliler, çuha, şayak, saf gibi yünlülerdir.Alaca, altıparmak, çitari gibi yollu kumaşlar (Erzincan Alacası, İstanbul Çitarisi vb.) en çok tercih edilenlerdir. Üsküfe, kemha, sandal gibi ipeklilerin dokumasında gümüş ya da altın tel kullanılmakta, kıvratma denilen, ham ipekle dokunan bürümcükler, gömlek, elbise vb. zarif giysiler de tercih edilmektedir.

Üzerleri işlenerek (Bindallı, Üçetek vb.) de kullanılan kumaş çeşitlerin­den bazıları eskiden üretilmiş, bazıları ise günümüzde az da olsa üretilmektedir. Bunları ev eşyalarında örtü olarak ve özellikle halk oyunları kıyafetleri ve yöresel giysilerde hala görmekteyiz.
Anadolu halkının yakın zamanlara kadar giydiği yöresel giysiler Cumhuriyet dönemiyle birlikte moda akımlarının etkisiyle yok olmaya yüz tutmuştur. Giysiler, yörelere göre belirgin farklılıklar gösterir; bölgelerinin coğrafi, tarihi ve sosyo-kültürel yapısının tüm özelliklerini sergilemektedir.

Tepeliği, oyalı yazması, valası, boğgusu ile alınlık, duluk, penez, taraklarıyla baş ayrı; zıbını, yeleği, cepkeni, üç eteği, önlüğü, şalvarı, kuşağı, uçkuru, peşkiri ile üstü ayrı; yemeni, çarık, potin, terlik, çorap ve patiği ile ayağı ayrı çeşitli zenginlik göste­ren kadın kıyafetleri ile; fes, kukulat, takke gibi başlıklarla gömlek, şalvar, zıvga, po­tur, cepken, ceket, çizme, çarık, yemeni, kuşak, silahlık, hamaylı, pazubent, köstek­ler ile süslenen erkek kıyafetleri, bugünkü halk oyunları gruplarının giysilerinde yaşa­tılmaya çalışılmaktadır.

Giysilerin vazgeçilmez özel aksesuarı olan oyalar; süslemek, süslenmek ama­cından başka, taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılır. İğne, mekik, tığ, filkete gibi aletlerle yapılan oyalar (danteller) geleneksel sanatların en ince örneklerindendir. Genellikle aynı tür iplik kullanılan bu tekniklerde, iplikler halkala­narak, zincir çekilerek, birbirine bağlanarak, düğüm atılarak ve bazen de pul, boncuk, payet kullanılarak şekillendirilir. Bunlardan iğne oyaları, motif, kompozisyon ve teknik açıdan farklı ve özgündür. Tığ, mekik, filkete, koza, yün, mum, boncuk oyaları hala gelin kızların çeyizlerinin en önemli parçalarıdır. Oyalar günümüzde modern dizaynlı giysilerde de aksesuar olarak kullanılmaktadır.

Yine giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusu ile doğan işleme, süsleme sanatlarının en eskilerindendir. Hayat ağacı, hurma ağacı, hançer, nar, yılan, çarkıfelek vb. motifler ve renklerin yanı sıra teknikler ile de değer kazanır. Düz ve verev pesend, sarma, balık kılçığı, mürver, müşebbek vb. tekniklerle; keten pamuk ipek karışımı dokumalar üzerine; bohça, çevre, uçkur, peşkir, yağlık, havlu, sehpa-masa örtüsü, terlik, para kesesi, şalvar, seccade, cepken vb. eşyalara uygulanmıştır.

Barınma gereğinden doğan mimari, bölgelerin coğrafi koşullarına göre biçimlenmiş, çeşitlenmiştir. Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, kendisine özgü bir niteliğe ulaşmıştır. Osmanlılarda da yaygın olarak kullanılmıştır. Türklerde ahşap sanatı daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kuran-ı Kerim muhafazası gibi gündelik eşya ve pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber (vaaz kürsüsü), sanduka gibi mi­mari ögelerinide uygulanmıştır.

Yontma, oyma, kakma, kündekari, kaplama, yakma vb. teknikler uygulanır. Ormanlık bölgelerde görülen ahşap yapı türleri, büyük yerle­şim yerlerinde ahşap, taş ve tuğla malzemeleriyle zenginleşir. Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekan süslemesinde taş işçiliği de önemli bir yer tutmaktadır. Taş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır. Oyma, kabartma,kazıma (profito) gibi teknikler uygulanır. Kullanılan süsleme ögeleri; bitkisel, geometrik motifler ile yazı ve figürlerdir. Hayvan figürü azdır. İnsan figürlerine ise Selçuklu dönemi eserlerinde rastlanılır.

Mimariye bağlı olarak gelişen diğer bir sanat kolu da çini sanatıdır. Çini, Anadolu'ya Selçuklularla girmiş, en güzel ve başarılı örneklerine, çeşitli tekniklerle ulaşmıştır. İznik, daha sonra Kütahya bu dal da en güzel örnekler veren üretim yerleridir.Çömlekçilik ise Anadolu'da çok eskiden beri yapıla gelmiş halk sanatlarındandır. Günümüzde kullanımı hemen hemen yok olmuş çömlekçilik özel toprağı olan birkaç yöremizde az sayıda ustayla yürütülmektedir.Madenlerin çeşitli tekniklerle işlenerek gündelik yaşamda değişik alanlarda kullanılması yine eskilere dayanmaktadır. İlk kullanılan maden, bakırdır. Maden işçili­ğinde dövme, döküm, çatma, kabartma veya ajur-kesme teknikleri kullanılmaktadır. Özel bir teknikle kalaylanılıp, güvenilerek kullanılan bakır mutfak gereçleri, günümüz evlerinde antika eşya olarak korunmaktadır.

Müzik aletleri yapımı ile uğraşılar da eskiden beri devam etmektedir. Bu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararla­nılarak yapılmaktadır. Telli çalgılar, yaylı çalgılar, nefesli çalgılar, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır. Saz, kemençe, kaval ve tef, Türk çalgılarının en güzel örnekleridir.

Günümüzde fonksiyonunu henüz kaybetmeyen sepetçilik, atalardan öğrenildiği gibi halen; saz, söğüt ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır. Eşya, yiyecek ta­şıma amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır.

Hayvancılıkla uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, çul ve ağaçtan yapılan semer, kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuştur.

 

OYALAR

Oya; süslemek, süslenmek amacıyla ve ta­şıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak kul­lanılan iğne, mekik, tığ, filkete gibi aletlerle yapılan bir Türk el sanatıdır. Genellikle aynı tür iplik kullanılan bu tekniklerde, iplikler halkala­narak, zincir çekilerek, birbirine bağlanarak, dü­ğüm atılarak ve bazen de pul, boncuk, payet kullanılarak şekillendirilir. Her tekniğin kendine has güzel örnekleri vardır. En zengin kompozis­yon ve motiflere iğne oyalarında rastlanır.

A. İGNE OYALARI:

İpek ya da pamuk ipliğinden iğne aracılığı ile örülen bir dantel türü olup, ortak renkleri yeşil, sa­rı ve sarının tonlarıdır. Oyalar kul­lanılacak eşyanın rengine ve şekline uygun olarak hazırlanır. Örgü işleminde motiflerin dik durmasını sağlamak için, saç, at kılı ve ince tel kullanılır. Örgü işlemi bittikten sonra da kitre, zamk veya yumurta akı ile kolalanır.

İğne oyalarını kullanım alan­larına göre; Ulamalar, hotoz oya­ları, taç oyaları, dal oyaları, saksı ve kır çiçekleri oyaları olarak sınıflandırabiliriz.

1- Ulamalar: Birli zincirler üzerine geometrik motiflerden hazırlanır. Aralarında boşluk bırakılmaz, "su" şeklindedir. Motifler birbirine bitişiktir, birli zincir şe­rit örgü üzerine aralarında boşluk bırakılarak yapıldığı da görülmektedir. Bu boşluklara uygun motifler (çiçek, meyve vb.) yerleştirilerek hazırlanır. Bu kompozisyon daha ziyade namaz örtülerinde uygulanır. Dik, yatık, dağınık, simetrik veya asimetrik motifler kullanılır.

 2. Hotoz oyaları: Bir kadın baş tuvaletidir. Diğer örgüler arasında motiflerin daha büyük olması ile ayrılır. Hacimli motifler tercih edilir. Bazı yörelerimizde erkek baş süslemesinde de aynı tarza rastlanmaktadır.

3. Taç oyaları: Bir başın çevresine yetecek şekilde bir telin üzerine sarılarak yapılır.

4. Dal oyaları: Göğse, başa takılır. Bir tek veya birkaç çiçeğin bir araya getirilmesi ile meydana gelir, ekseriya buket şeklindedir.
5
. Saksı ve kır çiçeklerinden esinlenerek yapılmış iğne oyalarına daha çok başörtülerin kenarlarında rastlanır.
Oyalardaki motifler; bitkilerden yaprak, çiçek, meyve ve sebzelerden aynen kopya edildiği gibi stilize edilerek de yapılır (mor me­nekşe, nergis, biber, selviler vb.).
Dağlardan, kayalardan, tepelerden fikir alınarak yapılan oyalar çayır çimen oyası, sıra dağlar vb.dir.
İnsan ve hayvan figürleri motivize edilmiştir (kuş gözü, kuşdili, horoz ibiği vb.).
Geometrik şekillerle yapılan oyalarda eşyalar ve mimari ögeler kullanılmıştır (cami kubbeleri, mezar taşları, küpe, ayna, zilli maşa, leğen-ibrik vb.).
Semboller;
Oyayı yapanların duygu ve düşüncelerini yansıttıkları motifterdir. Hayal gücüne dayanır (Halay oyunu, elti eltiye küstü, mecnun yuvası, Zeki Müren kirpiği, kalkola kızlar vb.)Ayrıca yapılış özelliklerine göre de çeşitli adlar alan oyalar vardır. (ince-kaba, saçak, saç ör­güsü vb.)

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de gelin gidecek kızın çeyizinde ayalı başörtüleri çokca bulunmaktadır. Kişilerin ihtiyacı ve hediye olarak yapılan örtülerden başka Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde erkek kıyafetlerinde; mendil, bele bağlanan yemeniler ve özellikle başlıklarda yoğun olarak kullanılırlar.Günümüzde, daha çok ekonomik ve sosyal nedenlerle yapılan oyaların, buna bağlı olarak,kullanım alanları farklılıklar göstermektedir. Bu oyaların kentsel yaşamda, yatak, masa ve sehpa takımlarında örtü, modern dizaynlı giysilerde ise aksesuar olarak kullanıldığı görülmektedir.

B. BONCUK OYALARI: Boncukların tığ ve iğne ile işlenerek oyaların uçlarına geçirilmesi ile meydana gelir.

C. KOZA OYALARI: Koza parçaları ve ipekle oyanın esas motifleri şekillendirilir. Daha sonra tığ ile örülmüş kısımları eklenir. Bazen bu kazalar boyanır. Yapımı iğne oyaları kadar emek ister. Motifler hacimlidir.

D. YÖN OYALARI: Malzeme çoğunlukla yün veya pamuktur. Koza oyaları gibi oyanın bir kısmı iğne veya tığ ile örülür. Yünden yapılmış motifler iğne veya tığ ile işlenmiş kısımlara dikilerek meydana getirilir. Yünlere istenilen şekli vermek için zamk, kitre veya bunların yerini tutan yapıştırıcı kullanılır.

E. MUM OYALARI: Koza veya yün oya!arına benzer, yalnız motifler renkli mumlarla hazırlanır. Kolay bozulduğu için uzun süre muhafaza etmek kolay değildir.

F. DOKUMA OVALARI: Atkı ve çözgülerle ince şeritler şeklindedir. Diğer oyalardan işçiliği ve şekli ile farklılık gösterirler.

G. MEKİK OVALARI: Malzemeleri tığ oyalarının aynıdır. Belli uzunlukta bir ipliğe işlenmek istenen motifin şekli verilerek mekikteki iplikler halkalanmak suretiyle işlenir. Hacimli motiflerin örülmesine tekniği elverişli olmadığı için iğne ve tığ oyaları kadar çeşitleri yoktur.

H. FİLKETE OYALARI: Malzemesi pamuk ve sentetik ipliklerdir. Bir filketenin iki sapına iplikler geçirilerek tığ ile orta kısmında birbirine bağlanarak işlenir. Filketenin enine göre meydana gelen bu örgülerin kenarlarına tırtıl, boncuk veya pul geçirilir. Örtüye geçirilecek kısım için ayrıca bir zincir örülür.

I. TIG OYALARI: Malzemesi ipek ve ekseriya pamuk ipliğidir. Tığlarla zincirlenerek örülür. Bu zincirler birbirine tığla eklenerek veya birbirinin üstüne sıra ile tutturularak istenilen şekil verilir. İğne oyalarında olan gözler, bu örgülerde yoktur.

TELKARİ

 Telkari' nin sözcük anlamı tel ile yapılan sanattır. Telkari'ye aynı zamanda 'vav işi' de denilmektedir.

Midyat'lı süryani ustaların gerçekleştirdiği bir çeşit gümüş işçiliği. haddelere dökülen gümüş ince tellere dönüştürülüyor ve çok uzun ve yorucu bir çalışma sonucunda çok güzel kemerlere, broşlara ve hatta küpelere dönüşüyor.

Mardin ve çevresinde Yüzyıllardır yapılan gümüş işleme tekniği ile yapılan Telkari Gümüşleri 0,5 mm inceliğinde 950 ayar gümüşten üretilmektedir

Yurdumuzda ise en önemli telkari merkezi Mardin'in Midyat ilçesi olmuştur. Midyat işleri son derece zarif ve kıymetlidirler.

Telkariden yapılan işler sayılamayacak kadar çeşitlidirler. Mesela sigara ağızlıklarından, tütün kutusundan, fincan zarflarından tutun da çeşitli tepsiler, kemerler, tepelikler, aynalar hep telkari tekniği ile yapılmışlardır.

Bu sanatın kaynağının Mezopotamya ve eski Mısır olduğu sanılmaktadır. Buralardan Uzak Doğuya, başka bir koldan ise Anadolu'ya ve Anadolu üzerinden de Avrupa'ya yayıldığı bilinmektedir.

Tel işi anlamına gelen telkarinin kökeni MÖ. 3000’ lerde Mezopotamya’ da 2500’ lerde de Anadolu’da kullanıldığı eski Yunan ve Roma’ da yaygın olduğu bilinmektedir.

 

Kaynak : Resimler ve bilgiler alıntıdır.. (Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Gen.Md.1993)