Doğu Anadolu bulunan Bitlis yöresi dansları soyluluk,mertlik ve birliği ifade eder. Erkekler tarafından icra edilen bu danslara davul ve zurna eşlik eder. Bitlis'teki halk oyunları zaman zaman dizi, zaman zaman da tutunmadan oynanan grup oyunları biçimindedir. Tutunmadan, çogu zaman karşılıklı iki dizi biçiminde, bazen de halka halinde oynanan ve bu yörede çok sevilen bir oyuna yörede Harkuşta ya da Halkuşta denir. Harkuşta, el ele vuruşularak oynanan bir oyun çeşididir. Bu oyun Siirt, Van, Diyarbakır, Mus ve Malatya'da da oynanmaktadır. Bu bakımdan bu yöreye Harkuştalar Bölgesi de denmektedir. Harkuştaların, birbirinden ufak farklarla ayrılan bazı çeşitler bulunmaktadır. Çeşitlerdeki farklılıklar ve özellikler el vuruşlarında görülmektedir. Örnegin Mutki Harkuştasında çiftler karşı karşıya durarak el vuruşturdukları halde, Meryem Harkuştasi'nda karşılıklı gelip birbirlerini bir boy geçtikten sonra geriye dönerek ellerini vuruştururlar. Bitlis'te halk oyunları; düğünlerde (Sünnet, Nişan vb.), askere uğurlamalarda, bayramlarda ve özel günlerde oynanır.

Bitlis halk oyunları oynanırken oyuncular çeşitli oyunlarda ellerinde bir araç bulundurarak oyun oynarlar. Bu araçlar genelde; Bıçak, Sopa Teşi (Kirman), Mendil, Kılıç-Kalkan.

OYUN ÇEŞİTLERİ: Govenk, Agır Govenk, Meyroki, Garzene, Sepe, Tiringo, Bapuri, Degirmenci, Bitlis'te Bes Minare, Odun Attım Mutfaga, Çarşıda Atlas, Nare ve Temuraga.Hoş bilezik, Nevalbıdare, Botane, Tanzara, Deriko, Zivkero, Garzene, Kasap Havası, Peydo, Zeyno, Zeybek, Üçayak, Keçkeçike, Aşırma, Gazali, Halkuşta, Dokuzlu, Dello, Değirmenci, Sippe, Perivcan, Temurağa, Delilo, Keçkeçike, Teşi, Hop Hop Meryem, Lorke, Meral, Koç Halayı, Harkuşta, Zifkero, Kasap Havası. Bitlis'te Beş Minare Hikayesi: Rus işgali sırasında Bitlis, bir harabe şehir görüntüsü alır.Düşmanın çekilmesinden sonra savaş esnasında Bitlis'ten kaçan bir baba ve oğul, Bitlis'e dönmek üzere yola çıkarak şehre hakim konumdaki Dideban Dağı eteğine varırlar. Baba, canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için oğlunu şehre gönderir. Bir süre sonra oğul geri döner ve uzaktan babasına şöyle seslenir: "Şehirde yaşama dair hiçbir iz yok; sadece beş tane minare ayakta kalmış". Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve şöyle bir ağıt yakarak oğlunu yanına çağırır. "Bitlis'te beş minare, beri gel oğlan beri gel. Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel."

Oyunlara eslik eden müzik aletleri şunlardir : Davul,Zurna

KADIN GİYSİLERİ

BAŞA GİYİLENLER

Kofi: Başa fesimsi altm para dikili bir takke oturtulur. Bunu tutturmak için üzerine püskülsüz bir puşi sarılır.İki yandan sarkacak şekilde bağlanır.Bunun üzerine de büyük leçek (yazma) sarılır. Kadifeden olan kofi bordo renk olup, yuvarlaktır. Ağız kısmı geniş, alta doğru daralmaktadır.Ön kısmınada yuvarlak altın veya gümüşle süslenir. Tülbent (Leçek): Beyaz renk kullanılır. Etrafi küçük beyaz pullarla işlenmişi daha makbuldur. Ama oyalı olanı da kullanılmaktadır. Bağlanış şekli ise; başi tam olarak kapatacak şekilde örtülür Puşi: İpekten yapılmıştır, çok sayıda renkleri vardır. Başın üst tarafi kapanmayacak şekilde bağlanır. Saçakları sağdan veya soldan sarkacak şekilde olur.

SIRTA GİYİLENLER

Iç Gömleği: Entarinin içine yakasız, uzun kollu iç köneği giyilir

Entari veya Fistan: Bunun kumaşi Alman Kadifesi dediğimiz kumaştan yapılmaktadır.Bu kumaşın özelliği ise kendinden işlemelidir. Aynca bu kadifenin düz olanıda vardır. Yörede bu kumaşa ender rastlanmaktadır. Kumaş dışarıdan temin edilmektedir. Pazen veya diğer kumaşlardan ve yerli kadifelerden de yapılmaktadır. Entarinin dikişleri ise topuk ve diz kapağının ortasına gelecek şekilde uzun olacak, belden aşağı çan olacak şekilde, bele dört parmak kalınlığında lastik geçirilir.Yaka ise hakim veya yuvarlak göğüs kısmından yukarıya doğru açık olup, bu açık olan yere karşılıklı çit çit dikilir. Kol kısmı ise manşet veya düz bilezik şeklinde yapılır.

Cepken (Yelek): Entarinin kumaşından yapılır,tabiki değişik renklerden de olabilir.Bu kumaşın desenlisi veya kendinden motif işlemelisi daha makbule geçer. Cepkenin ön tarafi tamamen açıktır. Entarinin üstüne giyilir ve kolsuzdur. Diğer bir ismi ise yelektir. Ön tarafi sırmalarla işlenebilir.

Şalvar (Direl): Kumaşi ipek veya pazen de olur. Düz veya desenli kumaştan yapılmaktadır. Paça kısmı ve bel kısmı lastiklidir. Bu kumaşın çok değişik renkleri mevcuttur.Bu kumaşın simli olanına da rastlanır. Entarinin altına, ayağa giyilir.

Kuşak: Yünden yapılanı daha makbuldur ve yörede daha ziyade bu kuşak kullanılmaktadır.Bağlanış şekli ise; iki çeşit bağlanır. Birincisi karınla bel arasına iyi durum yapılarak bağlanır, diğeri ise üçgen yapılarak sag kalçadan sarkacak şekilde bağlanır. Dik dörtgen şeklinde üçlü, kıldan veya yünden dokunur. Uzun ve püsküllü kuşağın üzerine pataşka deri takılır.

AYAGA GİYİLENLER

Çorap: Yünden yapılanları ve kendinden desenli olanı daha çok kullanılır,renkli olanları da bulunabilirse kullanılmaktadır.

Çank: Manda veya dana derisinden yapılmaktadır. Etrafları aralıklı tamamen deliktir. Bu deliklerden aynı deriden bag geçirilir. Bu bağlari sağdan soldan çektiğimizde çarık şekli ortaya çıkar.

AKSESUAR

Kemer: Bele gümüş kemer takılır.

ERKEK GİYSİLERİ

BAŞA GİYİLENLER

Agal (Puşi): Puşi değişik renklerden olur. Kasnakli ve büyüktür. Siyah renk olarak da kullanılır. Agal ise yünden dokunur, rengi ise siyahtır, değişikte olabilir. Agal başa bağlanır, üçgen şeklinde, başın orta kısmı açık, sag taraftan omuza sarkacak şekildedir.

SIRTA GİYİLENLER

Işlik: Şapiğin içine yakasız, uzun kollu, önü açık ve düğmeli, genellikle çizgili işlik giyilir.Işliğin kol uçlarına dikilen veya kolun uzantısı halinde bırakılan kısmın adı CELLAHI dir.

Cellahi: Kollari geniş ve uzun olan şapikin kollarını yukan sıvamada veya herhangi bir işte ip niyetine kullanılır. Normal zamanda pazu hizasına bağlanıp, uçlan uzun bırakılarak sarkıtılır.

Sal ve Şapik: Giyilen giysinin alt ve üst kısmıdır. Hakim renkler siyah, beyaz, mor ve gridir.

Sal: Şalvarımsı bollukta, paçalara kadar daralmadan inen alt kısmın adıdır.

Şapik: Üst kısma denir.Önü açık ve düğmesizdir.Çizgili, rengarenk işlemeli olanı makbuldür. Bu giysiler genellikle belli yörede ve köylerde el dokumacılığıyla yer tezgahlarında yapılır.Kejden yani keçi kılından dokunur.Kumaşın eni 60 santimetre olarak dokunulmaktadır.Genellikle bu kumaşın çeşitli renkleri rnevcuttur.Sade ve desenli renkleri de rnevcuttur. Bu şal-şapik ve cepkenlerde en kıymetlısı kendisinden zincirli olanıdır.Zincirin anlamı ise değişik ipliklerle kumaşın üzerine değişik motiflerden yapılmaktadır. Bu kumaşın diğer bir özelliği ise vücudu yazın serin tutmasıdır.

Sal: Pantolon yerine giyilir, boydan boru paçalı geniş olur.Yandan iki tarafi cep şeklinde yapilir. Ama cep yoktur. Boyu topuklara kadar iner.

Şapik: Şapik gömleğin üstüne giyilir.Önü açık ceket yerine geçer, göğüsten aşağı kısmına çit çit dikilir, düğme kullanılmaz. Kol ağızlarına değişik kumaştan parça geçirilerek süslenir.Üste gelecek şekilde katlanır.

Cepken: Cepken dediğimiz yelek yerine giyilir.Önden açıktır, arka tarafına toka takılır, arka kemer toka ile kilitlenir, kolsuzdur, şapiğin üstüne giyilir.

Yelek: Çoğunlukla lacivert renkte ön kısmı kadife veya şapiğin kumaşından, arkası ince parlak kumaştan, kolsuz yelek giyilir.Yeleğin önü açık ve düğmelidir.Yeleğin önü, arkası ve cep ağızları ile kenarları işlemelidir.

Kuşak: Renkli olarak örülen, uzun püsküllü kuşak bağlanır.Kuşak üçgen şeklinde ikiye katlandıktan sonra, püsküllü kısmı öne gelecek şekilde ucu bele bağlanır.Üç parçadan ibarettir.Deseni ise çizgilidir. iki tarafindan püsküller sallanır.

AYAĞA GİYİLENLER

Çorap: Yünden yapılır, düz veya desenli olabilir, çeşitli renklerdende dokunmaktadır. Elle dokunur. Harik: iki çeşit harik kullanılmaktadır. Birisi mutki hariki; bu harik üstü keçi kılından altı ise kendirden dokunur, diğeri ise hizan harikidir. Bunun üstü yünden, altı ise kendirden dokunur, genellikle siyah renklerden oluşur, elle dokunur.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Ahmet Şenol MEB Türk Halk Oyunları Giysileri -1999 Ankara

 

Yörelerimiz

Edirne Yöresi Dinar Yöresi Bolu Yöresi Silifke Yöresi Karadeniz Yöresi Adıyaman Yöresi Gaziantep Yöresi Kars Yöresi Bingöl Yöresi Bitlis Yöresi
 

"Ulusal Oyunlarımızı Öğrenmek Bir Şeref,Öğretmek İse Kutsallık Kazandırmaktır." Mustafa Kemal Atatürk

Halk oyunları bir bakış, duruş, gülüş, ağır ama anlamlı bir kımıldanma, mutlulukla hareketli bir sıçrama; coşkuyla sesleniş, derin bir hüzünle susuştur.Anadolu insanı oyun oynamaya başlayınca kendinden geçer, bedenini duygularının seline bırakır ve iç huzura yönelir. Anadolu insanı, davulun sesini, yüreğinin çarpıntısında duyar, zurnanın nağmesini gönlünün sesiyle birleştirir, coşar, eğlenir, eğlendirir.Harman yerinde berekete şükür duasıdır.Halk oyunları, köy meclislerinde zaman seline yoldaştır.Düğünlerde gelinin ağıtı, güveyinin heyecanıdır. Bir başkadır halk oyunlarımız..